-Dexter izlemeye karar verip de henüz izlemeye başlamayanlar ya da son sezonu izlemeyenler için ağır derecede spoiler içerir, sonra vay efendim sonunu söyledi filan şeklindeki sızlanmaları kabul etmem, kalbinizi kırarım-
Hikayenin başında, yani "tonight's the night" şifresini ilk duyduğumuzda Dexter, içindeki canavarla barışık, kalabalık içinde yalnız yaşayan bir adamdı. Kalabalık içindeydi çünkü Harry ona kalabalık içinde kamufle olacağını, sosyalleşerek seri katil profilinin dışına çıkacağını öğretmişti. Yalnızdı çünkü içindeki canavarı başka şekilde beslemesi mümkün değildi. Her ne kadar yalnızca kötü adamları ortadan kaldırmak için tasarlanmış bir mekanizma olsanız da bu, insanların ve insanlar eliyle üretilen adaletin sizi yargılamasına engel olamaz. Dexter, bunu biliyordu ve araziye uyum sağlamasını kolaylaştıran Rita ile sonu evliliğe kadar giden sessiz bir beraberliği tercih etmişti. Bu konudaki duyguları sonraları çok farklı yönlerde değişti ve (hatta gelişti) belki ama başlangıçta durum bundan ibaretti.
Yalnızlığını bozan geçmişten gelen bir gölgeydi: Brian, Dexter'in özkardeşi, tıpkı onun gibi kan içinde doğan ama çok farklı koşullarda yetişen bir başka "canavar" . Brian, Dexter'ı geçmişi ile yüzleşmeye, yaşadığı sahte hayatı reddetmeye davet etti. Dexter'ı bir seçim yapmaya zorladı ve Dexter'ın bir başka insanı gerçekten sevebileceği gördü. Ama Dexter'ın sevdiği özkardeşi değildi. Brian, bu gerçeği çok net ve kesin bir şekilde öğrendi. Dexter, bir kez daha yalnızdı.
2.sezon Dexter'a bir başka oyun arkadaşı getirdi: O bayıldığım İngiliz aksanı ile fettan Lila. Lila, Rita'nın aksine son derece dişiydi ve bu özelliğini son kertede kullanmak konusunda uzmandı. Rita ve Lila arasında kalan Dexter, şimdiye kadar hiç bilmediği bir takım çapraşık duyguları çözmek zorunda bırakıldı/kaldı. (Ne taraftan baktığınıza göre değişir) Ama Lila, aşılmaması gereken bir başka eşiği daha fütursuzca aşmış, Rita'nın çocuklarını da bu oyunun içine çekmişti. Neyse ki, Lila'nın sınır tanımazlığı, tüm bu duygusal sorunların yanında hızla büyüyen bir başka ve daha gerçek bir sorunu, Bay Harbour Butcher'ın yakalanmasını (!) sağladı. Sonuçta Dexter hala özgür ve yalnız bir adamdı.
Dexter ile oyun arkadaşı olmak isteyenler oldukça kalabalık bir kitle oluşturuyor, bu sefer sıra daha öncekilerden çok daha tanınmış ve etkili bir isme geliyordu: Miguel Prado. Miguel'i diğerlerinden ayıran çok farklı özellikler vardı. O istikbali açık bir savcı ve herşeyin yaşandığı Miami'de oldukça kalabalık bir kitle oluşturan Küba cemaatinin bir ferdiydi. Nüfuzluydu, tanınmıştı, güçlüydü. Ama zaman zaman kural tanımamak gibi bir zaafı vardı. Bu zaaf onu Dexter'la buluşturdu ve belki bir an, sadece bir an için Dexter gerçek bir oyun arkadaşı bulduğunu düşündü. Bu düşten uyandığında öfkesi büyük oldu:
Hikayenin başında, yani "tonight's the night" şifresini ilk duyduğumuzda Dexter, içindeki canavarla barışık, kalabalık içinde yalnız yaşayan bir adamdı. Kalabalık içindeydi çünkü Harry ona kalabalık içinde kamufle olacağını, sosyalleşerek seri katil profilinin dışına çıkacağını öğretmişti. Yalnızdı çünkü içindeki canavarı başka şekilde beslemesi mümkün değildi. Her ne kadar yalnızca kötü adamları ortadan kaldırmak için tasarlanmış bir mekanizma olsanız da bu, insanların ve insanlar eliyle üretilen adaletin sizi yargılamasına engel olamaz. Dexter, bunu biliyordu ve araziye uyum sağlamasını kolaylaştıran Rita ile sonu evliliğe kadar giden sessiz bir beraberliği tercih etmişti. Bu konudaki duyguları sonraları çok farklı yönlerde değişti ve (hatta gelişti) belki ama başlangıçta durum bundan ibaretti.
Yalnızlığını bozan geçmişten gelen bir gölgeydi: Brian, Dexter'in özkardeşi, tıpkı onun gibi kan içinde doğan ama çok farklı koşullarda yetişen bir başka "canavar" . Brian, Dexter'ı geçmişi ile yüzleşmeye, yaşadığı sahte hayatı reddetmeye davet etti. Dexter'ı bir seçim yapmaya zorladı ve Dexter'ın bir başka insanı gerçekten sevebileceği gördü. Ama Dexter'ın sevdiği özkardeşi değildi. Brian, bu gerçeği çok net ve kesin bir şekilde öğrendi. Dexter, bir kez daha yalnızdı.
2.sezon Dexter'a bir başka oyun arkadaşı getirdi: O bayıldığım İngiliz aksanı ile fettan Lila. Lila, Rita'nın aksine son derece dişiydi ve bu özelliğini son kertede kullanmak konusunda uzmandı. Rita ve Lila arasında kalan Dexter, şimdiye kadar hiç bilmediği bir takım çapraşık duyguları çözmek zorunda bırakıldı/kaldı. (Ne taraftan baktığınıza göre değişir) Ama Lila, aşılmaması gereken bir başka eşiği daha fütursuzca aşmış, Rita'nın çocuklarını da bu oyunun içine çekmişti. Neyse ki, Lila'nın sınır tanımazlığı, tüm bu duygusal sorunların yanında hızla büyüyen bir başka ve daha gerçek bir sorunu, Bay Harbour Butcher'ın yakalanmasını (!) sağladı. Sonuçta Dexter hala özgür ve yalnız bir adamdı.
Dexter ile oyun arkadaşı olmak isteyenler oldukça kalabalık bir kitle oluşturuyor, bu sefer sıra daha öncekilerden çok daha tanınmış ve etkili bir isme geliyordu: Miguel Prado. Miguel'i diğerlerinden ayıran çok farklı özellikler vardı. O istikbali açık bir savcı ve herşeyin yaşandığı Miami'de oldukça kalabalık bir kitle oluşturan Küba cemaatinin bir ferdiydi. Nüfuzluydu, tanınmıştı, güçlüydü. Ama zaman zaman kural tanımamak gibi bir zaafı vardı. Bu zaaf onu Dexter'la buluşturdu ve belki bir an, sadece bir an için Dexter gerçek bir oyun arkadaşı bulduğunu düşündü. Bu düşten uyandığında öfkesi büyük oldu:
Sonuç kaçınılmazdı ve beklenen oldu.
Sonra gölgelerin arasından Arthur Mitchell çıkıverdi. Arthur ya da diğer adıyla Trinity Killer'ın Dexter ile arkadaş olmak gibi bir arzusu yoktu. Belki de tam tersine bu kez Dexter onunla arkadaş olabileceği, onu örnek alabileceğini düşündü. Kan içinde doğduğu o andan beri Harry'in kodunu izleyen Dexter, bu kez farklı bir yoldan gitmeyi deneyecekti. Çünkü karşısında yıllardır ülkenin dört bir yanında, bir rutine bağlı kalarak öldüren bir seri katil ve onun mutlu ailesi vardı. Şaşırtıcı değil mi? Bir adam nasıl aynı zamanda başarılı bir seri katil ve aile babası olabilir? Arthur bir koltukta iki karpuz taşımak deyimine çok farklı bir anlam katmıştı. Komşuları tarafından sevilen, kilise için çalışan, örnek bir yurttaş olarak diğer hayatına ilişkin izleri nasıl olmuş da saklayabilmişti? Bu sırrı keşfetmek her zamankinden çok daha zorlu bir mücadelenin başlangıcının habercisiydi ve nitekim öyle oldu. Dexter, Arthur'un görünürdeki yaşamının üzerindeki sisleri dağıtmayı başardı ve bir kez daha kendisi için tek gerçeğin Harry'nin kanunları olduğunu anlaması uzun sürmedi. Arthur'un "mutlu aile hayatı" ailesi için yeryüzündeki cehennemdi. Ailemizin seri katilinin kısa süren tereddütü 4.sezon için müthiş dramatik bir sona kapı açtı. Dex, şimdiye kadar karşısına çıkan en güçlü düşmana karşı giriştiği savaşı kazanmış ama Dexter Jr'ın kendi annesinin kanı içinde doğmasına engel olamamıştı. Bir kez daha ve yeniden...
Ve sonra Lumen geldi. Lumen, Dexter için olmasa bile başkaları için bir avdı başlangıçta. Avın avcı, avcının av olması evrimin bir kuralı. Lumen, Dexter'in yol göstermesi ile evrim basamaklarını çok hızlı tırmandı. Tüm dünya üzerinde Dexter'ın taşıdığı karanlık yolcuyu bilen ve onu taşıyan kişi oldu. Dexter Morgan'ı değil, içindeki yolcuyu tanıyan ve (bizzat onu yaratan Harry dahil) yargılamayan tek kişi. Bağlılık yaratmak için ne müthiş bir sır... Ama yine olmadı. Dexter, yaşadığı müthiş yıkımdan geriye kalanları Lumen ile birlikte topladı belki ama karanlık yolcuyu yalnız başına taşımak için lanetlenen bir adamın mutluluğunun uzun sürmesi beklenemezdi. Yanakta beliren bir seğirme ayrılık anındaki tüm acıların özetiydi Dexter için ve biz onu böyle sevdik. "Dilekler çocuklar içindir"
1 yorum:
hayaller çocuklar için...buna inanmak o kadar basit ki ve fakat ben buna inanmamayı o kadar çok istiyorum ki!
Yorum Gönder