6 Ocak 2009 Salı

DARK KNİGHT



















Gotham City'i her zaman karanlık, yağmurlu, güneşin pek yüzünü göstermediği ve depresif bir şehir olarak hayal etmişimdir. Tıpkı Se7en filminin dekoru gibi . Batman de yaşadığı şehre uyum sağlamıştır. Bruce Wayne paranın gücünün simgesidir ama Batman çok daha karanlık bir gücü temsil eder. Yaşadığı şehrin depresifliği maskesini yüzüne geçirdiği anda hayat bulur. Belki de bu yüzden tavırları sert, kesin ve anlıktır. Onu da çekici kılan budur. Bir anda gökten süzülerek gelir ve geldiği gibi karanlıklara karışır.

Benim gözümdeki Batman profili bu olmakla beraber Dark Night'teki Batman versiyonu fazla durağan hatta robotik. Çünkü bu kez karşısındaki Joker 1989'daki Joker'den çok daha renkli. Jack Nicholson'un Joker'i eğlenceli, komik, zaman zaman palyaçoluk sınırlarını zorlayan bir çift yüzdü. Heath Ledger'in Joker'i ise bildiğin anarşist. Eğlenceli değil belki ama sosyal psikoloji deneyleri yapmakta mahir. Joker'in hanesine felsefi alt yapı yazıp Batman'a sadece teknolojik oyuncaklar verince gönüllerin şampiyonun Joker olmaması mümkün değildi. Benim gönlümün şampiyonu da Joker oldu.

Filmin bir başka bombası Gary Oldman. Alışılagelmişin aksine Oldman tıpkı Batman Begins'teki gibi iyi adam ve rolünün hakkını sonuna kadar veriyor. Ama bu gözler onu Leon'da, psikopatlar psikopatı Stansfield rolünde izledikten sonra asla iyi bir adam olarak görmeyecek. Onu hep "kötü adam" olarak görüp ölesiye nefret etmek istiyorum. Halivut duy sesimi.

1 yorum:

Mehmet Reşit dedi ki...

Christian Bale'in Batman'i matruşka gibi bir şey; açıyorsun açıyorsun içinden hep aynı şey çıkıyor.