19 Ocak 2011 Çarşamba

GECENİN KANATLARI


Gecenin Kanatları, senaryosunu Mahsun Kırmızıgül'ün yazdığı yönetmenliğini ise Serdar Akar'ın yaptığı, tür olarak pek bir yere konumlandıramadığım bir film. Başrollerde Beren Saat ve Murat Ünalmış yer alıyor. Yavuz Bingöl ve Erkan Petekkaya diğer önemli rollerdeki oyuncular. Kısaca konusu hakkında birşeyler söylemek gerekirse; devlet, kendisi için zararlı gördüğü bir takım insanları sorgusuz, sualsiz, yargısız, ilamsız infaz eder. İnfaz edilenlerlerden geriye, gördükleriyle büyümek zorunda kalan canlı bir miras kalır.

Öyle Mahsun Kırmızıgül ismini duyunca suratını buruşturanlardan değilim. Bir iş yapar, beğenirsem beğendim derim, beğenmezsen beğenmedim derim. Kategorik olarak kendini üstün görüp ötekini dışlayanlardan değilim. (Hıncalım bugün, ulucum bugün) Ama... Amadan önceki herşey yalandır değil mi?

Bir kere filmin çok kötü bir çizgisi var. Kötü çizgi ne demek? 80'li yıllarda, 90'lı yıllarda çekilen, çoğunun başrolünde dönemin popüler türkücülerinin oynadığı filmleri bir düşünün. Bu filmlerde "jön", fakir bir ailenin, tercihen bir kapıcı ailesinin oğludur. Gününün büyük çoğunluğunu ailesine yardıma ayırır. Ancak ileride yırtmasını sağlayacak bir özelliği vardır, sesi güzeldir ya da iyi futbol oynar. Ayrıca örnek bir insandır, saygılıdır, vefalıdır, büyüklerini sayar, küçüklerini sever ve ilk bakışta aşka inanır. Bu delikanlının hastalanıp yataklara düşmesi, sevdadan şekil-boyut değiştirmesi bir çift yeşil gözün narına bağlıdır. O gözleri gördüğü anda hayattan vazgeçer, hayal dünyası fazla mesaiye başlar ve illaki başını derde sokar. Sonrası malum, birileri bunun anasına, bacısına hallenir.

Gecenin Kanatları, bu tarz filmlerin modernize edilmiş halinden başka bir şey değil. Başroldeki delikanlı bir kapıcı ailesinin çocuğu ama türkü söylemek yerine koşuyor. O bir atlet. Bunun dışında hemen hemen herşey aynı. İlk görüşte aşk, temiz bir sevda.. Öyle ki jönün kardeşinin, ağabeyinin kızarkadaşına daha ilk akşamdan "yenge" deme klişesi bile yerine getirilmiş. Yenge ne lan? Yenge...

Yavuz Bingöl ile Erkan Petekkaya bu hikayenin neresinde? Küçük Emrah filmlerinin modernize edilmiş hali demiştim ya işte onlar bu noktada devreye girip filme, devrimci görüntüsü altında hiç o niyette olmadıkları halde mizah katıyor. Mahsun Kırmızıgül'ü kategorik olarak dışlamıyorum demiştim ya, bak Yavuz Bingöl'ü dışlıyorum. Bu ülkede hak etmediği halde bir yerlere gelen insanların canlı timsalidir gözümde ve bu filmdeki oyunculuğu da, nasıl desem, tahta mankenden hallice. Ayrıca illegal çalışan devrimci örgütlerin devlet dairesi gibi mesai yapması, örgütün verdiği eylem kararını yerine getirmeyen militanın kafasında bir kurşun deliğiyle yol kenarında yatmak yerine ortalıklarda gezinmesi bence bu filmin özetidir. Böyle bir eline yüzüne bulaştırma hali zor bulunur. Keşke aşk filmi çizgisinden hiç ayrılmasa, küçük küçük Emrahların yetişmesine izin verseydi senaryo.

Not:Sağa sola bakınca bu filmdeki sevişme sahnesinin olay yarattığını okudum. İki buz dağı sevişince olay olur tabi diyerek fikir belirtmiş olayım, kusur kalmasın.

Hiç yorum yok: