Annemin Öğrettiği Şarkılar deyince, anacığımın mutfakta yemek yaparken incecik sesiyle tutturduğu şarkılardan bahsetmiyorum. Annemin Öğrettiği Şarkılar ya da orjinal adıyla Songs My Mother Taught Me, Marlon Brando'nun Robert Lindsay ile birlikte kaleme aldığı biyografisi.
Marlon Brando, hepimizin az ya da çok tanıdığı ve sevdiği, kimimizin (mesela benim) diğerlerinden bir parça daha değerli bulduğu çok önemli bir oyuncu. Ama bu kitabın bana öğrettiği Brando'nun oyunculuğundan ziyade ne kadar dolu ve duyarlı bir adam olduğu. ABD'deki ırk ayrıma karşı çıkan hareketlere verdiği destek onun çapında şöhrete sahip bir oyuncudan görmeye alışık olmadığımız bir davranış. Irk ayrımı derken gerek siyahlara, gerekse Amerikan yerlilerine yani bizim dilimizde yerleşmiş karşılığı ile Kızılderililere verdiği destekten bahsediyorum. Bizzat eylemlerin içinde bulunacak ve Oscar törenine ödülü almak üzere Kızılderili bir genç kızı gönderecek kadar net bir tavır bu:
Bu bir biyografi kitabı ve doğal olarak Marlon Brando'nun çocukluğundan kitabın yazıldığı döneme kadar bütün hayatı ele alınmış. Bu dönemin içinde sorunlu ailesi, askeri okul tecrübesi, ilk oyunculuk deneyimi, kontrolden çıkmış çapkınlığı, en az kendisi kadar ünlü diğer oyuncu ve yönetmenlerle olan ilişkileri elbette önemli bir yer tutuyor. Ancak şımarmak için gerekli bütün doğal şartlara sahip insanoğlunun diğerleri hakkında bu kadar duyarlı olması, tarihe, bilgi birikimine ve çevreye karşı gösterdiği hassasiyet bence gerçek bir samimiyet göstergesi. Bu samimiyetin beğeni ve parayla ödüllendirilmesi diğerleri için bir ışık olmalıydı ama hayat işte.
Biraz magazin yapacak olursam kitapta bahsedilen bir kaç kişinin ismini vermem yeterli olacaktır: James Dean, Charlie Chaplin, Coppola, Elia Kazan ve tabi ki Marilyn Monroe
Bir zamanlar botlarına bulaşan inek pisliğinden utanan bir gencin nasıl olup da Tahiti'de bir adaya sahip olduğunu merak etmez misiniz?
Marlon Brando, hepimizin az ya da çok tanıdığı ve sevdiği, kimimizin (mesela benim) diğerlerinden bir parça daha değerli bulduğu çok önemli bir oyuncu. Ama bu kitabın bana öğrettiği Brando'nun oyunculuğundan ziyade ne kadar dolu ve duyarlı bir adam olduğu. ABD'deki ırk ayrıma karşı çıkan hareketlere verdiği destek onun çapında şöhrete sahip bir oyuncudan görmeye alışık olmadığımız bir davranış. Irk ayrımı derken gerek siyahlara, gerekse Amerikan yerlilerine yani bizim dilimizde yerleşmiş karşılığı ile Kızılderililere verdiği destekten bahsediyorum. Bizzat eylemlerin içinde bulunacak ve Oscar törenine ödülü almak üzere Kızılderili bir genç kızı gönderecek kadar net bir tavır bu:
Bu bir biyografi kitabı ve doğal olarak Marlon Brando'nun çocukluğundan kitabın yazıldığı döneme kadar bütün hayatı ele alınmış. Bu dönemin içinde sorunlu ailesi, askeri okul tecrübesi, ilk oyunculuk deneyimi, kontrolden çıkmış çapkınlığı, en az kendisi kadar ünlü diğer oyuncu ve yönetmenlerle olan ilişkileri elbette önemli bir yer tutuyor. Ancak şımarmak için gerekli bütün doğal şartlara sahip insanoğlunun diğerleri hakkında bu kadar duyarlı olması, tarihe, bilgi birikimine ve çevreye karşı gösterdiği hassasiyet bence gerçek bir samimiyet göstergesi. Bu samimiyetin beğeni ve parayla ödüllendirilmesi diğerleri için bir ışık olmalıydı ama hayat işte.
Biraz magazin yapacak olursam kitapta bahsedilen bir kaç kişinin ismini vermem yeterli olacaktır: James Dean, Charlie Chaplin, Coppola, Elia Kazan ve tabi ki Marilyn Monroe
Bir zamanlar botlarına bulaşan inek pisliğinden utanan bir gencin nasıl olup da Tahiti'de bir adaya sahip olduğunu merak etmez misiniz?