3 Şubat 2009 Salı

MADIMAK

İşte şurada, köşe başında sessiz sakin duruyor. Hiçbir şey olmamış gibi. Altında kimlerin hangi mideyle, ne yediğini merak ettiğim o "meşhur" kebapçı. Bu kebapçının yemekleri meşhur değil ne yazık ki, şöhretini bulunduğu yerden kazanıyor. Çünkü bulunduğu yerde insanları bir otele doldurup canlı canlı yakmayı denedi barbarlar ve başardılar. Çünkü Cumhuriyet tarihinin en karanlık, en iğrenç, en ne amaca hizmet ettiği belirsiz başkaldırısı orada oldu.
Sıvas'a gelmeden önce bu lanetli yeri nedense hep kıyıda köşede kalmış, ıssız bir mekan gibi hayal etmiştim. Oysa şehrin tam göbeğindeymiş. Hemen şurada vilayet, az ileride belediye ve hikmetinden sual olunmaz adliye. Hepsi bir arada, onların hemen aşağısında Madımak. En ufak çatlak sesin coplarla, biber gazlarıyla, panzerlerle bastırıldığı bir ülkeyi yöneten devletin müdahale etmek için fiziki imkansızlık gibi bir bahanesi yok yani. İşte şurada, devletin gözünün önünde, bu ülkenin vatandaşları bu ülkenin başka vatandaşlarını, bu ülkeye araştırma yapmak için gelmiş misafirleri yaktılar.
Bu vahşet, bu barbarlık bu ülkede devletin gözleri önünde yaşandı ve "devlet baba" engellemek için parmağını bile kıpırdatmadı. Öyleyse varsın Madımak müze olmasın. Siz Madımak'ı müze yapacağınıza, toplayın pılınızı pırtınızı, vilayeti, adliyeyi buradan taşının. Tıpkı o gün yaptığınız gibi.

Hiç yorum yok: