16 Nisan 2012 Pazartesi

MONEYBALL

Brad Pitt'i ilk kez Vampirle Görüşme'de izlemiştim yıllar önce. Görür görmez büyük oyuncu olacağını anlamıştım. Yok lan hiç öyle bişi olmamıştı. Tam tersine, Top Gun'ın etkisini üzerinden atamamış Tom Cruise hayranı bir ergen irisi olarak "salaaa bak, saçlarını savura savura dolanıyo, manken bozması nolcak" diye gıcık olmuştum. Meğersem bu, sarı saça mesafeli duruş, evrimin dayattığı güdüsel bir tavırmış.

Arkadaşlar biliyorum çok zor; ama kabul etmek zorundayız. Biz ne kadar esmer, çirkin, fakir ve yeteneksizsek, bu o adam o kadar sarı, güzel, zengin ve yetenekli. Biz nasıl kavruk Anadolu çocukları olarak ellerimiz böğrümüzde yaşamaya mahkumsak bu adam da bir eli yağda bir eli balda yaşamalı. Hayır kardeşlerim, isyan etmeyin. Asıl adalet Brad Pitt'in krallar gibi yaşaması. Aksi olsaydı adaletsizlik olurdu. Düşünsene adam sarışın, güzel, yetenekli ve seninle aynı sırada oturuyor. Ya da beraber şafak sayıyorsunuz. Dolmuş sırasında önünde bu adamın beklediğini düşünsene bir. Kardeşlerim atom bombası kadar tehlikeli böyle bir ortamda ne yuvalar dağılır, ne çocuklar anasız kalırdı bir düşünün.... En güzeli bu, inanın. O, oralarda krallara layık bir hayat sürerken kadınlarımız için yalnızca uzak bir düş, erişilebilir bir hedef değil.Öyleyse yaşasın kavrukların dayanışması.

Ne diyorduk? He, Moneyball. Moneyball, tek kişilik bir Brad Pitt gösterisi. Brad Pitt'in canlandırdığı Billy Beane, düşük bütçeli bir beyzbol takımına sınıf atlatan, kendisinden çok daha geniş maddi imkanlara sahip takımlara kafa tutmayı başaran bir yönetici. Başarısının sırrı, istatistik bilimine verdiği önemde yatan Beane nerede ıskartaya çıkartılmış oyuncu varsa onları alıp parlatmasıyla meşhur. Brad Pitt, rolünde son derece başarılı, müthiş ukala, fazlasıyla sivri. Bir sonraki hamlesi merakla beklenilen bir tip çıkarmış ortaya. Bu yüzden beyzbol gibi buralarda pek sevilmeyen bir spor dalının başrolünde olduğu film su gibi akıp gidiyor. 

Filmi izlemeyi aklından geçirip de aman bırak şimdi, beyzbol falan bize ters diye düşünen varsa öyle düşünmesin. Yıllardır, düşük bütçeli takımların yıldızlarını kaptırmadan ayakta kalma mücadelesine tanıklık ediyoruz. Evet, belki spora yabancıyız ama "idare etme" işi bizim işimiz.

Hiç yorum yok: