Kitabı elime aldığımda ne yazarı tanıyordum, ne de tarzı hakkında fikir sahibiydim. Başlangıçta çok da derin bir etki bırakmadığını söylemeliyim. Klasik antimilitarist çizgide ilerleyen bir "asinin" not defteri gibiydi önceleri. Bitmek tükenmek bilmeyen "soğuk" betimlemeleri kışın en sert yüzünü gösterdiği şu günlerde güneş hayali kuran benliğime pek de iyi gelmemiş, hatta sakınmadan söylemek gerekirse sıkmıştı. Meğer bütün bunlar sonrası için bir hazırlıkmış, iyi ki sabretmişim. Kitap hakkında çok şey söylenebilir. Ama söylemeyeceğim. Tadına varmanız için susacağım. Yalnızca şu satırları paylaşmak isterim:
"Her zihne tek bilgi gerek sevgilim. Sen, benimsin. Seni bildiğim için varım. Midem hayattan ne kadar bulanıyorsa, sana o kadar aşığım. Seni dünya kadar seviyorum, demeliyim, çünkü seni dünyadan nefret ettiğim kadar seviyorum. Aramızda kaç meridyen var, bilmiyorum, ama bana tutun, geliyorum...
O sıcak sabahın soğuk sokağında gözkapaklarını nasıl indirdiğini hatırlıyorum. Bir serçeye benzeyen uykun kaçmasın diye, sevgilim. Ardından mahmur gözlerle bakma diye. Sen uyu Yonina, ben geleceğim. Geleceğin kendisiyim."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder