26 Eylül 2010 Pazar

PARK

Sokağa çıktığında yarın kurulacak pazar için şimdiden hazırlıklara başlayan pazarcıların bağırışmaları çarptı kulağına. Üstü örtülü kasalardan buram buram kırmızı biber kokusu yükseliyordu. Yazı uğurlayan bir yağmur bulutu pazarcıların cansiperane çalışması şerefine bir iki damla göz yaşı döktü.

Kulağındaki tanıdık ses, perdelerden bahseden bir şarkı söylüyordu. Perdelerden bahseden bir şarkının ne saçma olduğunu düşündü. Ama güzeldi yine de . Köşeyi dönünce parkta buldu kendini. Aslında herhangi bir yerde buluvermedi. Nereye gittiğini biliyordu. Karşıdan gelen üç gölgeye baktı belli belirsiz. Her zaman yaptığı gibi "kapışsak kaçını alırım" diye düşündü. İkisinin yeterli olacağı, üçüncünün fazla geleceğini hesapladı sinsi sinsi. Zaten üçüncü toramandı biraz. Bu gizli fantezinin, gizli kalmaya devam etmesi için herkes için en iyisiydi.

Park boyunca yürümeye devam etti. Bu parkı seviyordu gündüzleri. Geceleri o kadar sevdiğinden emin değildi. Evinin güzenli sessizliğini özlediğini hatırlatıyordu ona. Hem zaten, o bir korkaktı. Bir insanın bu kadar evcimen olmasının başka bir açıklaması olamazdı. Bütün korkaklar gibi bir taş bulup altına saklanmalıydı. Alışageldiği üzere.... Hiçbir şey olmadan, hiçbir şey yapmadan... "Hiçbir şey yapmazsam hiç hata yapmam galiba" Şahane bir hayat felsefesi, insanı hayatta tutmaya yeter.

5 yorum:

Umudum dedi ki...

pek sevgili yazar;
nolur bana da öğretiniz! Hiçbir şey nasıl yapılmaz?? Yada en doğrusu hiçbir şey nasıl yapılır?
Bakınız benim kafam burda bile karışmakta...Hiçbir şey yapmamak=hiçbir şey düşünmemek midir? Peki düşünsek ve yapmasak da aynı rahata erer miyiz? Yoksa yer miyiz kendimizi??
Görüyor musunuz sanıyorum bu benim yapabileceğim bişi değil :((
Çok fena!

Av. Levent Öge dedi ki...

şimdi, öncelikle bir şey itiraf etmek istiyorum. bu benim öyle içeriği hakkında uzun uzadıya düşündüğüm bir yazı değildi.o yüzden öyle uzun vadede arkasında durabileceğim sağlamlıkta bir fikir atmadım ortaya. ama kastedilen hayata karışmamaktır, kurulu düzenin değişmesi riski yüzünden işlerin olduğu gibi yürümeye devam etmesini sağlamaktır.

onun dışında ben "yazabiliyor muyum acıbağ" şeklinde deneme uçuşu yapıyorum:))

Umudum dedi ki...

hıh tamam işte!..yazarın sadece "yazabiliyor muyum acıbağ" maksadıyla yazdığı bir yazıdan benim geldiğim noktaya bak..Cıks benden adam olmaz...Düşünceler girdabında yolunu yitirmiş bir yelkenli olmaya mahkumum ben :))))

hımm bi de...demek ki yazabiliyormuşsunuz..Bu da yorumumun olumlu çıkarımı olsun..tebriks..

Av. Levent Öge dedi ki...

özür dilerim. ben hoyrat ya da ukala bir tavır sergilemek istemedim. öyle bir izlenim bıraktıysam affedin lütfen

Umudum dedi ki...

ay yaptığıma bakın!...hiç söylediğiniz gibi bi tavır yok aslında yorum yanıtınızda...ben de beni affedin dicem kibarlık timsali bi durum yaşanacak ister istemez..ama inanın kötü bi izlenim edinmediydim zaten..

ve susuyorum artık epey bi yer kapladım zira..