28 Ekim 2010 Perşembe

THE NUMBER 23

Sayılarla aranız nasıldır? Benim pek iyi değildir. Eğer matematik diye birşey olmasaydı atom mühendisi bile olabilirdim. (Sayılar olmadan atom mühendisi olmanın kime ne faydası var, bilemeyeceğim, sayılarla aram kötü dedim ya) Bir de sayıların takıntı boyutu var. Cenk Koray 19 mucizesi diye birşey atmıştı ya ortaya onun gibi. Uğurlu sayılar, kişinin yapacağı işleri takvime göre belirlemesi falan, pek bana göre değil. İyi ki değil.

(Yazıya böyle başlamış, hatta sonuna kadar gelmiştim ama bitirmek nasip olmadı. Blogger bişilere kızdı. Bu 3.tekrarım, 23 tekrara kadar batıla karşı olan inancımı muhafaza ederim. 23'ten sonra kara büyü, vodoo, uğurlu sayılar, tavuk bacağı, at nalı, kurbağa gözü, uğursuz sayılar hepiciğine inanırım)

Jim Carrey'in canlandırdığı Walter Sparrow, tesadüf eseri eline geçirdiği tuhaf bir kitabı okumaya başlar. 23 sayısını anlatan bir kitaptır bu. Kitabı okudukça tutku ile bağlanır, hayal ile gerçek birbirine karışmaya başlar ve Walter, eşi ve oğlunun gözleri önünde yavaş yavaş delirir.Yavaş yavaş deliren adamın yarattığı gerginlik bence bu filmin lokomotifi. Uzun süre bu lokomotifin çekmesi ve Jim Carrey'in itmesiyle ha şimdi bir şey olacak, ha şimdi bir şey oldu diye izliyoruz filmi. Ama beklediğimizi çok da bulamıyoruz.

The Number 23, finalinde sunduğu (sözde) sürprizli sonu ve Jim Carrey'in oyunculuğuna fazla sırtını dayamasının dışında fena bir film değil. Jim Carrey, komedi filmlerinin dışında gayet temiz bir oyunculuk sergileyebileceğini daha önce de göstermişti. Bu kez de öyle yapıyor ama iyi oyunculuğuna senaryodan destek gelmediği için filmin tadındaki yavanlık tam manasıyla giderilemiyor. Ama şu Jim Carrey'i görmek için bu film izlenir:




2 yorum:

Umudum dedi ki...

filmi izledikten sonra -evet bu bir itiraf cümlesidir-aklımda kalan yegane şey Jim'in edeleli :) kolları olmuştu..başka bişi mi? cıks..

Av. Levent Öge dedi ki...

dövmeleri de fena değil:)