20 Mayıs 2010 Perşembe

MADENCİNİN KADERİ

Zonguldak'taki bir madende meydana gelen patlama sonucu 30 işçi yerin 540 metre altında mahsur kaldı. Bir umut bekledik, acaba dedik ama yeraltından kardeşlerimiz yerine acı haber geldi. 30 işçiyi kaybettik. Ülkemizin tarihinde buna benzer pek çok acı yaşandı. Ekmeğini kelimenin tam anlamıyla taştan çıkaran işçi kardeşlerimiz yer altında göçüp gittiler başka diyarlara. Arkalarından göz yaşı döktük ama yerlerine gelenlerin akıbetinin farklı olmasını sağlayamadık. Çocuk çoluklarının rızkı için katar katar madenlere inmeye ve ölmeye devam ettiler. Çünkü o insanların insanca yaşaması ve çalışması için gerekli önlemleri almaya yetkili kişiler onları görmezden geldi, geliyor.
Ülkenin başbakanı, hepimizin canından, namusundan, eğitiminden, sağlıklı bir ortamda çalışma hürriyetinden sorumlu kişi "ölmek madencilerin kaderinde var" dedi çıktı işin içinden. Ölmek madencinin kaderinde var. Madenci olmaya razı olmuşsan, yeraltına inmeye gönlün razıysa gerekirse öleceksin diyor yani. Sen öleceksin ki çark dönmeye devam etsin, sen öleceksin ki yerine yenisi gelsin.
Her zaman güzel ahlaktan dem vuran, mazlumların sesi olmaktan bahseden, elitlerin bezirganlığından şikayet eden, halk adamı Başbakan'a gel. Mazlum Başbakan daha geride kalanlanlar acılarını yaşamadan, ölmüşlerinin ruhuna bir Fatiha okumadan ölenlerle birlikte yakınlarını da öldürdü. Dünyanın her yerinde madenler varken yalnız bizim madencilerimiz grup grup ölüyor, demek ki biz bu işi yanlış yapıyoruz demeden madencilerin kaderine atıfla kapatı konuyu.
Bütün bunlar köpeksiz köyde değneksiz dolaşmanın bir sonucudur. Hiçbir çekince taşımadan, fütursuzca idare yöntemi masumların ölümüne kayıtsız kalacak kadar hoyrat ve umursamaz artık. İşçi sınıfının apolitik, parçalı düzeni egemenlerin üzerindeki bütün baskıyı aldı götürdü çünkü.
İşin siyaseti falan bir kenara, bu kadar umursamaz, bu kadar kayıtsız çıkışlar insanın yüreğinin soğukluğunu ortaya koyuyor açıkça. Küçük bir çocuğun başını okşayan, bir bebeğin kokusunu içine çeken, onun hayattaki ilk adımlarına tanık olan bir "insan" nasıl olur da başkalarının çocuklarının ölümü karşısında bu kadar soğukkanlı olabilir?
Başımız sağolsun.

Hiç yorum yok: