13 Kasım 2009 Cuma

NEFES: VATAN SAĞOLSUN


Bir gün kadınların oluşturduğu kutsal ittifak sele döndü ve önüne kattığı naçiz bedenimi sürükleyerek denize döktü. Günlerden Pazardı, miskinlik ve tv kumandası ile bütünleşme günü. Heyhat tek vücut olmamıza az bir şey kalan koltuğum, artık 3.bir elim olan tv kumandam ... Hepsi ama hepsi bir hayal kadar uzaktı bana.


Kadim dostları aramanın, kutsal ittifaka kutsal ittifakla cevap vermenin zamanı gelmişti. Yaşasın bira ve serkeşlik kardeşliği. Nasılsa bu kutsal ittifakta kısa bir süre sonra dağıtılmayacak mıydı? Şimdiden düşüyordu esaretin gölgesi halka halka Can dostumun üstüne.


Gururluydular, güçlüydüler ama onlara bakıp 3.şahsın şiirini mırıldanmaktı bana düşen. Öyleyse 19 Mayıs'ın yolları kapalıydı, sevdalımız başka sevgilinin kollarındaydı artık. Bat dünya bat.


Bozkırın ortasındaydık, denize uzanamazdı kollarımız. Her şey ancak bir cafe sıcaklığında yaşanabilirdi, sigara içmeye yeltenemezdi ellerimiz. Çaresiz, sinemanın yollarını tuttuk.


Herkes ondan bahsediyordu, fragman nam bir davetiye göndermişti, ilgi çekiciydi, seansı uygundu, -tekrar- günlerden Pazardı. Bu çağrıya daha fazla kayıtsız kalınamazdı:


Önce davetiyede gördüğümüz detayın bütününe vakıf olduk. Etkileyiciydi, "uyursan ölürsün, sen uyursan herkes ölür." Doğruydu, haki kıyafet giyme mecburiyetinin olduğu zamanlarda, dağ başında değil ama şehrin kıyısındaki bir birliğin nöbet kulübesinde uyudukları için gırtlakları kesilen askerlerin hikayesi dilden dile dolaşırdı sırtta bir ürperti bırakarak.


Sonra yavaş yavaş Legedema'nın hayatına benzemeye başladı herşey. Legedema kim mi? Aşkolsun, var ya NG'te leopar ve annesi. Legedema, doğar, büyür, avlar, avlanır, savaşır.... Tıpkı onun hayatı gibiydi karanlıkta parlayan perde, her nefeste, dağ başında, evden uzakta, gencecik adamlar, ne yapar, günler nasıl geçer, korku nedir, can sıkıntısı nereye saklanır, evdekiler ne der, bunları öğrendik birer. Pek çoğumuz oralarda gitmemiş, hayalini bile kurmamıştık. Başka bir dünya olduğunu bilmenin zamanı gelmedi mi artık?


Bütün bunların hepsi bizi acı sona hazırlamak içinmiş meğer, kardeşin kardeşi yıllardır vurduğu o hazin sona. Kabul etmek gerekir; final acıydı ama etkileyiciydi.


Akıp giden perdeden geriye ne kaldı acaba? Hep duyulan ama hiç bilinmeyen bir dünyanın yankıları, resimleri yakalarımızı süsleyen kardeşlerimizin hikayeleri ve onları hala duygusal sömürü yapmakla suçlayan, eleştirilerinde sos ve servis kelimelerini kullanmazlarsa gözleri açık gidecek, her şeyden ve herkesten steril yaşayan eblehler. Legedema ısırsın yumuşak etlerinizi


Hiç yorum yok: