ne geçmiş tükendi ne yarınlar, hayat yeniler bizleri, geçse de yolumuz bozkırlardan, Denizlere çıkar sokaklar
27 Temmuz 2009 Pazartesi
ANAKİN SKYWALKER
Kimse bana aşkı için, anası için demesin kardeşim. Padme, bunun hayınlığından dünya değiştirdi. Ne demişti Padme'yi muayene eden droidler; "durumu çok iyi, ama neden olduğunu bilmediğimiz bir şekilde ölüyor, yaşamak istemiyor sanki" Yaşamak istemez tabi.Senin de sevdiğin bir anda Dark Side'a geçse, sen de yaşamak istemezsin kardeşim.
Yapmayacaktın bunu Anakin, yapmayacaktın bunu kardeşim. Biz seni o sarı sarı kafanla, afacan afacan bakışınla sevmiştik. Noldun sen böyle? Sevdiğin kadına ölümsüzlük armağan edeyim derken ölümün ta kendisi oldun be Anakinim
22 Temmuz 2009 Çarşamba
20 Temmuz 2009 Pazartesi
LETTERS FROM IWO JİMA
17 Temmuz 2009 Cuma
MEMLEKET MESELESİ
9 Temmuz 2009 Perşembe
BEYPAZARI
Pek çok konuda fikir ayrılığı yaşayabiliriz belki ama Ankara'nin gezilecek görülecek yerler bakımından fakirliği hususunda sanırım aramızda niza çıkmaz. Şehir dışından misafir geldiğinde misal bir kilitlenme oluyor bende. Nereye götürmeli mesela bu misafir kardeşimizi ? Ankara'ya ilk defa gelen pek çok insan öncelikle bir Anıtkabir'i görmek istiyor. Tamam başka? Eski Meclis var Ulus'ta, o da güzel. Başka? Atakule. Oranın esnafı da kan ağlıyor bu ara ama hadi orayı da görelim. Bir iki park, (Botanik, Seğmenler) İşte bitti, gitti.
Bu evlerden bir tanesi müze haline dönüştürülmüş. Beypazarı evlerinin orjinaline en yakın halini görmek için burası da gezilebilir ki o da şöyle bir yer; (Hayır, ablalar müzede sergilenmiyor)
Restoranlarda İç Anadolu'da olduğumuzu tüm açıklığıyla yüzümüze vuran et ve tahıl ağırlıklı yemekler bulunuyor. Denemek için yenilmeli kuşkusuz ama benim gibi Ege insanı için biraz ağır olduğunu söylemem lazım. Bir de 80 katlı baklava olayı var ki o enerji başka bir yere kanalize edilse eminim şimdi başka bir Türkiye'de yaşıyor olurduk. Bu mekanlarda alkol bulur muyuz sorusunu siz sormamış olun ben duymamış olayım. Alkol yerine Beypazarı kurusu var, ondan buyrun. Bir de havuç olayı saplantı haline gelmiş vaziyette. Benim bildiğimiz havıcı alır katur kutur yersin, ya da rendeler salataya koyarsın, o da olmadı ince ince doğrayıp limonlu su konmuş bir bardağın içine uzatırsın. Yok anam, Beypazarı'nda havucun suyundan, dönerine, dönerinden lokumuna kadar envai çeşit kullanım şeklini görebiliyoruz.
Ha, bir de gümüş işçiliği konusunda bir ünü var Beypazarı'nın, bak onu unuttum.
Yazdıklarımı bir kez daha okuyunca aslında matah bir yer değilmiş izlenimi uyandı lan bende :D Ama öyle değil valla, gerçekten görülesi bir yer.Yalnızca benim canım çookk sıkılıyor. Sorun Beypazarı'nda değil yani bende. ahahahaha