İsmi faul, orası kesin. ancak isimde bir ömür boyu bu sıfatı taşımaya mahkum edilmiş çocukların dramı gizli. o açıdan isim tercihi anlaşılabilir.
demet akbağ'ı emekli fahişe-gönüllü anne rolünde beğenmeyen taş olsun. hafiften kendisine gıcık olsam da ipek tuzcuoğlu'nun da hakkını teslim etmek lazım. çocuklar muhteşem, sarp apak'ı beğenmek için fazla iyi niyetli olmak lazım. bence daha gidilecek çok yolu var. zaten donetalla-saffet aşkı da eğreti duruyor. filmin müzikleri kıraç'a ait, kendisinden hazzetmeyenler için hazmı zor olabilir.
oyuncuları bir kenara bırakıp da filmin kendisine ilişkin birşeyler söylemek gerekirse 12 eylül karanlığı içinde diyaloglar biraz fazla neşeli duruyor. ama dursun varsın, adam "hayat güzeldir" ile almadı mı oscar'ı?
kişisel not: özgü namal güzel kadınmış yahu.
toplumsal not: bu ülkede 12 eylül diye bir felaketin yaşandığını, insanların hayatlarının işkencelerde söndürülüp cesetlerinin bir köpek leşi gibi kaldırılıp atıldığını yüzümüze vurması filmin en güzel yanı.
ne geçmiş tükendi ne yarınlar, hayat yeniler bizleri, geçse de yolumuz bozkırlardan, Denizlere çıkar sokaklar
30 Kasım 2008 Pazar
120
çocuk kahramanların hikayesini naif, belki biraz çocukça anlatan bir film. ortada son derece acı, insanın içini yakan bir gerçek hikaye var. belki biraz dedelerinden dinledikleri kahramanlık hikayelerinin etkisiyle, belki biraz oyun hevesiyle, belki gerçek bir vatanseverlikle, hangi dürtüyle olursa olsun karda kışta cepheye mermi taşımak gibi zorlu bir çabanın içine giren 120 çocuğun hikayesi neresinden bakarsanız bakın insanın içini acıtıyor.
peki film onların bu son derece zorlu uğraşını seyirciye ne kadar aktarabiliyor? işte işin çocukça yanı, bu sorunun cevabında. çocukların yolda geçirdikleri zaman, geceleri dağ başında yaşamlarını nasıl idame ettirdikleri, tutuldukları fırtınada nasıl yola devam ettikleri tamamen seyircinin hayal gücüne bırakılmış. filmin en vurucu sahnelerinin olması gereken yerde kocaman bir boşluk. böyle olunca film müziğine de ihtiyaç yok elbette.
her şeye rağmen kurtuluş savaşı'ndan hemen önce yaşanan ve (pek de bilinmeyen) gelgitlerle dolu o döneme dair unutulmuş bir hikayeyi gün ışığına çıkardığı için izlenmesi gereken bir film
peki film onların bu son derece zorlu uğraşını seyirciye ne kadar aktarabiliyor? işte işin çocukça yanı, bu sorunun cevabında. çocukların yolda geçirdikleri zaman, geceleri dağ başında yaşamlarını nasıl idame ettirdikleri, tutuldukları fırtınada nasıl yola devam ettikleri tamamen seyircinin hayal gücüne bırakılmış. filmin en vurucu sahnelerinin olması gereken yerde kocaman bir boşluk. böyle olunca film müziğine de ihtiyaç yok elbette.
her şeye rağmen kurtuluş savaşı'ndan hemen önce yaşanan ve (pek de bilinmeyen) gelgitlerle dolu o döneme dair unutulmuş bir hikayeyi gün ışığına çıkardığı için izlenmesi gereken bir film
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)