9 Mart 2012 Cuma

HAKAN GÜNDAY


Bir süredir Hakan Günday kitaplarını okuyorum. Sonunda hepsini okumayı başardım. Aslında daha kısa sürede bitirmem mümkündü. Ama oldum olası okuduklarının etkisinde kalan bir adam olduğum için araya başka şeyler koyarak devam ettim. Hani şu "ben Pokemonum" diye balkondan atlayan çocuk var ya, yaşımız tutsa onunla gayet iyi arkadaş olabilirdik. Kısa kısa görüşlerimi yazma gereği duydum. Yazıyorum:

ZİYAN : Okuduğum ilk Hakan Günday kitabı. Kitapta belli bir yere gelinceye kadar klasik anti militarist çizgide askerliğin gözüne gözüne vuran genç bir yazar portresi canlanmıştı gözümde. Meğer askerlik, sadece asıl hikaye için dekor olarak düşünülmüş. Bunu söylerken askerlikle ilgili anlatımlara haksızlık etmek istemiyorum . O kadar detaylı ve doğru tespitler var ki bu tespitleri ancak oralarda bulunmuş, gözünün çapağıyla 2-4'te çapraza dikilmiş bir adam bilebilir. Ama dediğim gibi asıl hikaye askerlik değil. Çok fazla detay verip kitabı okumaya niyetlenenlerin tadını kaçırmak istemiyorum. Ama mevzu İzmir suikastine kadar uzanıyor ve belki de Türk edebiyatındaki en romantik mektup bu kitapta yer alıyor :

"Her zihne tek bilgi gerek sevgilim. Sen, benimsin. Seni bildiğim için varım. Midem hayattan ne kadar bulanıyorsa, sana o kadar aşığım. Seni dünya kadar seviyorum, demeliyim, çünkü seni dünyadan nefret ettiğim kadar seviyorum. Aramızda kaç meridyen var, bilmiyorum, ama bana tutun, geliyorum...

O sıcak sabahın soğuk sokağında gözkapaklarını nasıl indirdiğini hatırlıyorum. Bir serçeye benzeyen uykun kaçmasın diye, sevgilim. Ardından mahmur gözlerle bakma diye. Sen uyu Yonina, ben geleceğim. Geleceğin kendisiyim."

Mektubun bu kısmını daha önce de yayınlamıştım. (Yayınlamıştım derken!!??) Fazladan bir kişi bile merak edip okusa zenginliktir.

Kitabın yazarı ile İzmir suikastinin "kahramanı" arasında kurulan paralellik insanın ağzını açık bırakıyor. Ama bu bilgiye vakıf olmak için birazcık araştırma yapmak lazım. Şimdilik bu kadar, devamını sonra yazarım.

Hiç yorum yok: