Clint Eastwood'un bir şekilde (yönetmen, oyuncu ve hatta müzisyen) olarak yer aldığı bir film her zaman benim için ilgi çekicidir. Onu baştan bir söylemem lazım. Spagetti westernler, Dirty Harryler, Milyonluk Bebek, Gizemli Nehir... O yüzden değerlendirmem bir miktar subjektivite içerebilir.
Kowalski'nin evinin kapısına astığı bayrak, her an elinin altında bulunan çeşit çeşit silahlar, bahçesine girenleri mülkünden defederken takındığı uzlaşmaz tavır, Uzakdoğulu komşularına davranışları, barda anlattığı fıkra her an eline meşale alıp beyaz Amerikalı olmayan herkesi ülkesinden kovmaya yeltenecek bir adam profilini çıkartıyor karşımıza. O kadar huysuz ve geçimsiz bir ihtiyar ki zaman zaman muhatabı ile konuşmaya bile tenezzül etmeksizin homurdanmakla yetiniyor. Ama film ilerledikçe esasında derinden hissettiği suçluluk duygusu ve biraz da geçmişinin kendisini soktuğu kalıp nedeniyle böyle davrandığını fark ediyoruz. Uzakdoğulu komşularıyla ilişkilerini düzeltmesi Kowalski'yi huysuz ihtiyardan bilge adama doğru evrimleştiriyor. Senaryoda kimi kopukluklar var. (Çetenin, Thao'yu aralarına katılması için zorlaması gibi) Bunun yanı sıra enfes sahneleri de var (Verandasında oturup akşam güneşine karşı, huzur içinde birasını yudumlayan adamın mutluluğu gibi) Son dönemde izlediğim bütün Eastwood filmlerinde olduğu gibi bu fim de mutlu sonla bitmiyor, Eastwood izleyicisi için oldukça kestirilebilir bir sonu var. Varsın olsun, Uzakdoğulu kızın yolunu kesen apaçilere verdiği ayar için bile izlebilir bir film iken sonunda Eastwood'u Eastwood yapan western filmlerini andıran final sahnesi cilayı yapıyor.
Kowalski'nin evinin kapısına astığı bayrak, her an elinin altında bulunan çeşit çeşit silahlar, bahçesine girenleri mülkünden defederken takındığı uzlaşmaz tavır, Uzakdoğulu komşularına davranışları, barda anlattığı fıkra her an eline meşale alıp beyaz Amerikalı olmayan herkesi ülkesinden kovmaya yeltenecek bir adam profilini çıkartıyor karşımıza. O kadar huysuz ve geçimsiz bir ihtiyar ki zaman zaman muhatabı ile konuşmaya bile tenezzül etmeksizin homurdanmakla yetiniyor. Ama film ilerledikçe esasında derinden hissettiği suçluluk duygusu ve biraz da geçmişinin kendisini soktuğu kalıp nedeniyle böyle davrandığını fark ediyoruz. Uzakdoğulu komşularıyla ilişkilerini düzeltmesi Kowalski'yi huysuz ihtiyardan bilge adama doğru evrimleştiriyor. Senaryoda kimi kopukluklar var. (Çetenin, Thao'yu aralarına katılması için zorlaması gibi) Bunun yanı sıra enfes sahneleri de var (Verandasında oturup akşam güneşine karşı, huzur içinde birasını yudumlayan adamın mutluluğu gibi) Son dönemde izlediğim bütün Eastwood filmlerinde olduğu gibi bu fim de mutlu sonla bitmiyor, Eastwood izleyicisi için oldukça kestirilebilir bir sonu var. Varsın olsun, Uzakdoğulu kızın yolunu kesen apaçilere verdiği ayar için bile izlebilir bir film iken sonunda Eastwood'u Eastwood yapan western filmlerini andıran final sahnesi cilayı yapıyor.
Son bir not: Liverpool taraftarının bir sloganıdır ama Clint Eastwood'un karizmasını başka bir şey tanımlayamaz: Form geçici, klas kalıcıdır (Form is temporary, class is permanent)
1 yorum:
Clint Amcam'da, varlığını borçlu olduğu Blondie, Harry gibi karakterlerden mülhem, yönetmenliğinde daha da geliştirip geliştirip kullandığı bir "kusurlu kahraman" teması vardır hep.
Yorum Gönder