Fallen, 1998 yapımı bir gerilim filmi. Başrollerinde Denzel Washington, John Goodman, Suhterlandlar'dan baba olan Donald ve James -The Soprano- Gandolfini var. Kısaca filmin hikayesinden bahsetmek gerekirse D.Washington'un canlandırdığı John Hobbes bir seri katili yakalar ve elektrikli sandalyede idam edilmesini sağlar. Ancak katilin idamından sonra, idam edilen katile ait yöntemlerle cinayetler işlenmeye başlar. Bundan sonrası spoiler içerir:
Katilin ruhunun geri dönmesi temalı filmleri sevmiyorum. (Korkuyorum len, evlerden ırak) Nedense bana sıkıcı geliyor. Büyük ihtimal bu duygunun oluşmasında yıllar evvel Star'da seyrettiğim ve elektrikli sandalyede idam edildikten sonra şehrin elektrik şebekesinden geri gelen (Oha) katilin yarattığı travma aktif rol oynamıştır. Ayrıca Denzel Washington'a da hafiften gıcığım. (Tavşan Denzel'e küsmüş...) Neredeyse bütün filmlerinde kendine güvenli, otoriter, mücadeleden yılmayan yani benim hayat boyu olamadığım her şeyi olan tipleri canlandırdığı içindir. (Ben küçükken babam beni kamçıyla döverdi. Yuhhh, ehehe) Özetle filmi beğenmemem için her türlü koşul hazır ve lakin filmi beğendim. Beğenmediğim tarafları var; mesela adamımızın eşşek cennetini boylayan katilin ruhunun geri geldiğini anlaması biraz fazla uzun sürüyor. (Onun gerçek bir hayat sürdüğü iddiasında olan bir hayal kahramanı olması, benim gerçek hayat süren bir hayalperest olmamı engellemez.) Ama bu ve bunun gibi engelleri aştıktan sonra sokakta kendi halinde yürüyen insanların aniden Suriye Aramic (?) dilinde konuşmaya başlaması ve aynı zamanda bayağı iddialı katillere dönüşmeleri gibi oldukça ürkütücü detayla filmi renklendiriyor. Unutmadan; Rolling Stones'un muhteşem şarkısı da yerli yerinde kullanılmış ve istenen ürpertiyi doyasıya yaşatmış.
Sürpriz sonlu filmlerden tiksinenler için kötü bir haberim var. Ama hemen karalar bağlamamak lazım zira o türden bir sürpriz son yok. Hoş bir detay diyelim, maksatlar gönüller bir olsun anacım;
Katilin ruhunun geri dönmesi temalı filmleri sevmiyorum. (Korkuyorum len, evlerden ırak) Nedense bana sıkıcı geliyor. Büyük ihtimal bu duygunun oluşmasında yıllar evvel Star'da seyrettiğim ve elektrikli sandalyede idam edildikten sonra şehrin elektrik şebekesinden geri gelen (Oha) katilin yarattığı travma aktif rol oynamıştır. Ayrıca Denzel Washington'a da hafiften gıcığım. (Tavşan Denzel'e küsmüş...) Neredeyse bütün filmlerinde kendine güvenli, otoriter, mücadeleden yılmayan yani benim hayat boyu olamadığım her şeyi olan tipleri canlandırdığı içindir. (Ben küçükken babam beni kamçıyla döverdi. Yuhhh, ehehe) Özetle filmi beğenmemem için her türlü koşul hazır ve lakin filmi beğendim. Beğenmediğim tarafları var; mesela adamımızın eşşek cennetini boylayan katilin ruhunun geri geldiğini anlaması biraz fazla uzun sürüyor. (Onun gerçek bir hayat sürdüğü iddiasında olan bir hayal kahramanı olması, benim gerçek hayat süren bir hayalperest olmamı engellemez.) Ama bu ve bunun gibi engelleri aştıktan sonra sokakta kendi halinde yürüyen insanların aniden Suriye Aramic (?) dilinde konuşmaya başlaması ve aynı zamanda bayağı iddialı katillere dönüşmeleri gibi oldukça ürkütücü detayla filmi renklendiriyor. Unutmadan; Rolling Stones'un muhteşem şarkısı da yerli yerinde kullanılmış ve istenen ürpertiyi doyasıya yaşatmış.
Sürpriz sonlu filmlerden tiksinenler için kötü bir haberim var. Ama hemen karalar bağlamamak lazım zira o türden bir sürpriz son yok. Hoş bir detay diyelim, maksatlar gönüller bir olsun anacım;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder