Gözlerimin sigara dumanından yanarcasına yanmaya başlaması ve sınıftaki tahtayı puslu puslu algılamam henüz ilkokul 5.sınıfın sıralarında dirsek çürüttüğüm döneme denk gelir. Babamın "bu oğlanın gözlerinde bişi var galiba" diyerek elimden tutup göz doktoruna götürmesiyle beraber 2 numara miyop gözlere sahip olduğum anlaşıldı. Akabinde 2 numara gözlüklere tabi.
İlk başlarda isyan etsem de sonra sonra etraftan gelen "gözlük sana yakışıyor" telkinleriyle alıştım gözlük kullanmaya. Ama bir yere kadar tabi, insan ömrünün önemli bir kısmını aynı rahatsız edici malzeme ile geçirince bir müddet sonra "istemiyorum ulan gözlük takmak" diye yerlere yatıp tepinesi geliyor. Yine de doğuştan gelen soora yaparım geni sayesinde bugüne kadar ertelemiştim gözlükten kurtulma operasyonunu. Belki yine ertelerdim, kızım gözlüğümü kullanılmaz hale getirmeseydi. Fırsat bu fırsat deyip soluğu göz doktorunda aldım. Maksat belliydi, muayene olup gözlükten lense tarif etmek. Muayane kısmı başarılıydı. Şu gözün içine hava üfleyen makine dışında. Hiç beklemediği anda tam gözünün içine hava üflendiğinde insan istemsiz olarak mnskyim diye bir küfür savuruyor ve bu durum hemşireler tarafından pek hoş karşılanmıyor. Neyse...
Hemşire ile olan sevimli diyaloğumuzun ardından doktor lensin derecesini ve markasını belirledi ve deneme maksadıyla beni yeniden hemşireye yönlendirdi. Kıyamet de burada koptu zaten. Bu tıp camiasının ezelden beridir hastaya köpek muamelesi çektiğini bilirdim zaten de insan bacak kadar kız tarafından azarlanınca üzülüyor ister istemez. Sen de kıza küfretmişin demeyin dostlar, o küfür değil, refleskti:)) Sorun şuydu: Gözümü açamıyordum. Evet, açamıyordum, lens takmak insanın kendi gözbebeğine parmağıyla dokunmasını gerektiren insanlık dışı bir eylem içeriyor ve göz kendisi korumak için ister istemez kapanıyor. Ama bu gerçek hemşirenin off, ohooo, gibi bıkkınlık içeren bir takım nidalar çıkarmasına engel olamıyor. Epey uzun bir uğraştan sonra her iki gözüme de lensi takmayı başardık sonuç olarak.
Şunu söylemek isterim: İnsanın gözünün etrafında, yüzünde, burnunda, kulaklarında bir engel, bir ağırlık taşımadan dünyayı pırıl pırıl görmesi gerçek bir nimet. O an dünyayı, sinirli hemşireyi, sırada bekleşen insanları bir doğa olayını izler gibi izledim hayran hayran . Nefis bir duyguymuş ve ben bu duyguyu çoktan unutmuşum. Unutmuşum çünkü lensleri evde kendi başıma takmayı deneyip başarısız oldum, sonra yine, sonra yine. Ama gözlük de almadım. Şu anda gündüzleri gözlük ya da lens takmıyorum, akşamları evde bir sapı kısmen havada duran eski gözlüğümü kullanıyorum. Ayağımı yerden kesiyor ya bana yetiyor.
Bu arada gözlerimin bozukluğu bir numaraya kadar gerilemiş yani günlük hayatımı sürdürürken çok zorlanmıyorum. Yalnız hayal gücüm acayip gelişti. Ankara'daki bütün güzel hatunlar mini etek giyiyormuş ya da "amannn etek de neymiş "deyip sokağa çıkıyormuş gibi geliyor:)
3 yorum:
ne tesadüf ki seninle aynı tarihlerde göz doktoruna gitmişiz çünkü ben de artık birkaç aydır çok net görememeye başlamıştım... amma görünen o ki göz numaralarında bir değişiklik yokmuş; camlar artık çok eskimiş...
gözlüğü bırakan herkesten "oh be" tepkisini almaya alışmış olmama rağmen ben daha bu zımbırtıyı çıkarmak istemiyorum yahu... neredeyse hayatımın dörtte üçü gözlükle geçti ve artık bu benim bi parçam gibi geliyor... hatta hep verdiğim örnek; banyoya girerken en son gözlüğü çıkarıyorum :PPPPP tahminen gün gelir de lens-çizik gibi bi olaya tav olsam bile sıfır numara camlı gözlük takmaya devam ederim gibime geliyor...
yine de sana geçmiş olsun diyelim... ama yengenin yanında şu mini etek yorumları yeni göz rahatsızlıklarına neden olabilir, dikkayttt...
Benim de mafsallarda bir sorun var ikidir.
(PS; ihtiyarlar toplanmış, işe bak sen)
artık lense alışmış ve tekrar gözlüğe dönersem yeniden gözlük takmaya alışmak gibi bir eziyetimi çekecek duruma gelmiş biri olarak uğraşmanı tavsiye ediyorum korkma aç gözü sok parmağı tak lensi çok olmasa da en azında adli makamlarda var mini etek. benim hanım bu bloğa girmez nasılsa hehe
Yorum Gönder