20 Temmuz 2009 Pazartesi

LETTERS FROM IWO JİMA


Bir Clint Eastwood filmi ile yine huzurlarınızdayım. Bu sefer biraz uzaklara, Pasifik Okyanusu'na doğru gidiyoruz. Amerika, Japonların saldırı gücünü kırmış, birer birer hedeflerini ele geçirmektedir. Anakaraya ulaşmak için artık önlerinde sadece bir direniş noktası kalmıştır: İwo Jima Adası.


Japonlar, adayı mümkün olduğunca tahkim etmiş, saldırı için hazırlık yapmıştır. Ama ikmal göremedikleri için yiyecek, içecek ve mühimmat sıkıntısı içine girmişlerdir. Tabi savaşı kaybetmenin manevi yıkımı askerin bütün direniş kuvvetini de beraberinde götürmüştür. Bu noktada adadaki tüm savunma güçlerinin aklında bir soru vardır: Sonuna kadar direnip şerefle ölmek mi yoksa ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak mı? Ailelerini korumak için çarpışmak mı yoksa ailelerini savaştan sonra ayakta tutmak için yaşamak mı?


Ortaya böyle bir soru attığına göre filmi salt bir savaş filmi olarak görmek yanlış olur. Daha doğrusu film Er Ryan'ı Kurtarmak'tan ziyade İnce Kırmızı Hat'ta duruyor desem hem kelime oyunu yapmış olurum hem de meramımı anlatırım :D


İtiraf etmek gerekirse filmi öyle çok beğendiğimi söyleyemem. Şöyle kısa bir araştırma yaptığımızda çarpışmaların başında adada 18.000 Japon askeri varken sadece 216 tanesinin esir alındığı görüyoruz. (http://en.wikipedia.org/wiki/Battle_of_Iwo_Jima) Bu kadar az esir alınmasında Japonların patır patır intihar etmelerinin ya da teslim olmaya kalkanların vurulmasının da etkisi vardır mutlaka ama sayılar çapışmanın şiddeti konusunda bir fikir veriyor. Ancak filmde Japonların hemen hemen ilk kurşunla beraber bozguna uğradığını görüyoruz. Gerçekte çarpışmalar bu kadar şiddetliyse bu 18.000 asker nereye gitti sorusu insanın aklını kurcalıyor.


Ama umutsuzluğun getirdiği yılgınlık, cephenin her iki tarafında çarpışan askerlerin birbirlerinden farklı olduklarına inandırılmalarına rağmen aslında ne kadar benzer insanlar olduklarını annelerinin yazdıkları mektuplar sayesinde görmeleri gibi güzel anlatımları var.


Bunların hepsi iyi, hepsi güzel ama savaş karşıtı bir kitap okunmak, bir film seyredilmek isteniyorsa: Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok

1 yorum:

Mehmet Reşit dedi ki...

Bu ikilemenin ilk ayağı daha iyiydi, neydi adı, hah, Flags of Our Fathers.
Bu filmde ise, hani aralarda güzel şeyler olmuyor değildi tabii de, sanki 3 Japon askeri 5 Amerikan askerine karşı barda kavga ediyor tadında bir nicelik eksikliği vardı; figüran piyasası mı patladı Holywood'da, niyeyse artık.